Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de korona virüse karşı amansız bir mücadele veriliyor.
Ben Türkiye’nin verdiği mücadeleyi başarılı ve tutarlı buluyorum.
Sayın Fahrettin Koca, Sayın Süleyman Soylu, Mevlût Çavuşoğlu herkes üzerine düşeni yapıyor fazlasıyla.
Sürecin başından beri yakından takip ettiğimiz Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk.
Sorulara net cevaplar vermemekle eleştirildi hep.
Oysa doğru olan buydu.
Ne dedi her seferinde?
Sürece göre değerlendirme yapacağız, bilim kurulumuzun görüşü ve sayın cumhurbaşkanımızın onayıyla karar vereceğiz.
Bu ifadelerine şunları da ekledi LGS’yi (Liselere Giriş Sınavı) kast ederek: Öğrencilerimiz ve velilerimiz tedirgin olmasın, onları mağdur etmeyeceğiz.
Gelinen noktada normalleşme takvimi açıklanırken LGS için verilen karar da açıklandı.
Hepsi bu kadar.
Oldu bitti!
Bir de YÖK’e bakalım.
Krizin can sıkıcı şekilde hissedildiği bir dönemde, sanırım 26 Mart 2020’de YKS’nin (Yükseköğretime Giriş Sınavı) 25-26 Temmuz’a ertelendiği duyurusu yapıldı.
Yani normal zamanından yaklaşık beş hafta sonraya.
Eğitimden azıcık, ufacık haberi olan herkes bilir ki böyle bir durumda bir gevşeme, bir rahatlama olur.
Nitekim oldu da.
Ancak erteleme kararından yaklaşık bir ay sonra bir söylenti dolaşmaya başladı.
“Sınav, turizmin canlanması için tekrar öne alınacak.”
Haydaaa!
Böyle bir durumda, bir yetkilinin, erteleme kararını alan, çıkıp basınla, kamuoyuyla paylaşan ekipten birisinin çıkıp bir şeyler söylemesini beklersiniz değil mi?
Ziya Selçuk’un dediği gibi kimse endişe etmesin, normalleşme olsa da arada kalan süre gençlerimize moral vermek için hediyemiz olsun, derslerine odaklanıp çalışsınlar, söylentilere kulak asmasınlar, demesini beklersiniz mesela.
Normal olan budur çünkü.
Yetkili hiç kimseden ses çıkmadan, kimsenin ağzını bıçak açmadan bir hafta da böyle geçti mi?
Sonunda normalleşme kararları açıklandı.
Böylece sosyal medya ve söylentiler yoluyla duyduklarımız teyit edilmiş oldu.
Yani iftardan önce sınav için iki buçuk ay varken sınavdan sonra bir buçuk ay kaldığını öğrendi çocuklar, aileler.
Yani bir bakıma devletin kendisi bu söylentileri, sosyal medya dedikodularını haklı çıkarmış oldu.
Ve bu normalleşme süreciyle ilgili bu güne kadarki en anormal karar alındı.
Bazen yorgunluk insanlara yanlış kararlar aldırabilir ve bu da kabul edilebilir bir durumdur ama bu süreçte YÖK’ün yorulacağı bir durum yaşanmadı ki.
Erteledik, ertelemedik.
Bütün işleri bu.
İşin kötü tarafı o kurumun başındaki iş bilmezler yüzünden bu da Recep Tayyip Erdoğan’a yazılacak.
Sınava hazırlanan iki buçuk milyon genç, aileleriyle yaklaşık on milyon kişi sınav tarihini öne çekme kararını Cumhurbaşkanının verdiğini düşünecekler.
Sonra da siyaset inşa edenler, ‘bu gençler neden bu kadar nankör, neden bize oy vermezler anlamıyoruz’ diye yakınacaklar.
E siz yapıyorsunuz bunu be mübarekler!
Şimdi merak ediyorum. Bir sokağa çıkma yasağı öncesi birkaç kendini bilmezin hareketini Sayın Süleyman Soylu’ya yıkıp istifasına neden olanlar bunu kime yıkacaklar?
Önce erteleme kararını alan ve geri dönüşü olmaması gerektiğini Sayın Cumhurbaşkanına anlatamayanlar rahat uyuyacaklarsa daha fazla bir şey diyemiyorum.
Aslında Milli Eğitim Bakanlığı varsa YÖK niye var?
Bazı çok başlı yapılar hala neden devam eder?
Ne çok soru-n var değil mi?