Okulların kademeli olarak bir takım tedbirlerle açılmasının uygun olacağına dair görüşlerimi kaleme aldığım son yazım pek de olumlu tepkiler almadı.
Yeni başlangıçlar her zaman risk barındırır.
Hele de böyle bir dönemde.
Risk almak zorundayız.
Bir yerden başlamak zorundayız.
Sorumsuzlar yüzünden heba olmamalı çocuklarımızın geleceği.
***
Trabzon’da yaşayan bir yurttaş olarak karşılaştıklarımın ülke genelinde de yaşanabileceğine dair kanım bazen korkutuyor beni bazen sevindiriyor.
Belediye otobüsleri, büyük hizmet ancak daha dikkatli olunmalı.
Özellikle insan kaynağının eğitimi ve psikolojisi konusunda.
Dar, bozuk, sağı solu araçlarla sıkıştırılmış yollar, bir de zamanla yarışıyorsanız çekilmez oluyor.
Bunun üstüne anlayışsız yolcular, kontrolsüz delikanlılar eklenince iyice zorlaşıyor şoförlerin işi.
Gün içinde, yolcunun kalabalık olmadığı bir saatte otobüsteyim.
Yaşlı ve engelli bir amca/dayı yanındaki yaşlı teyze refakatinde otobüse biniyor.
Bir sonraki durağa geldiklerinde şoför mevcut hattan gidemeyeceğini, bir çalışma nedeniyle yolun kapalı olduğunu söylüyor.
Yaşlılar biçare evladım biz hat üzerinde ineceğiz, nasıl yürürüz o kadar yolu, diyorlar ama nafile.
Oysa eli öpülesi büyüklerimiz bir iki dönemeç barındıran 150-200 metre mesafede bir yere gitmek istiyor.
Hadi araç sürücüsü merhamete gelmiyor.
Ya biz, benim de içinde bulunduğum on on beş kişiden biri ‘amcayı, teyzeyi bırakıp devam edelim’ demeye cesaret edemiyoruz yazık.
İndiler tabi araçtan sessiz ve çaresizce.
Bir arıza için yolu kapatan belediye.
Otobüsle hizmeti veren de belediye.
Burada bir kere daha görüyoruz ki hizmet araçla değil, insanla verilir.
***
Halil Sezai olayı.
Tam bir magandalık.
Neden önüne geçemiyoruz bu tarz olayların?
Neden sanatçı(!) diye saygı duyduklarımız bu kadar saygısız oluyorlar?
Neden ifadesi alındıktan sonra serbest kalıyor toplumun vicdanını kanatanlar?
Ya da neden eğitim uzadıkça cahillik artıyor?
Neden daha medeni olacak yerde gaddarlaşıyoruz?
Neden her şeyi yargı ya da ceza sisteminden bekliyoruz?
Neden eğitimi ve öğretmeni daha güçlü kılmıyoruz?
Neden yanlışa yönelen insan ‘acaba’ diye bir daha düşünmek zorunda hissetmiyor kendini?