Kudüs ağlıyor,
Bebekler ölüyor,
Annelerin hıçkırıkları arşa yükseliyor.
Çaresiz babaların elinden bir şey gelmiyor.
Müslümanların en büyük silahları duaları ve yakarışları.
En büyük düşmanları İsrail mi sizce?
Amerika?
Avrupa?
Çin?
Rusya?
Tabi ki değil.
Hiçbiri değil!
“Oku” emriyle indirilmeye başlanan bir kitabın, Kur’an’ın muhatabı Müslümanlar!
Muhatabı olduğumuz kitabımızla nasıl bir dostluğumuz var?
İnsan için ancak çalıştığı varken ne kadar çalışıyoruz?
Birbirimizin kusurunu aramaktan,
Fitne fücurdan,
Tembellikten,
Uyuşukluktan,
Adam sendecilikten,
Bencillikten
Ne zaman kurtulacağız?
Bize hayata dair bir çerçeve çizen Kur’an’a ne zaman yüzümüzü döneceğiz?
Çalışmadan başarılı olmanın mümkün olmadığını ne zaman anlayacağız?
Ne zaman kendimize geleceğiz?
Ne kadar daha ‘kahrolsun’ diyerek kahrolmasını bekleyeceğiz kötülerin, kötülüklerin?
Ne kadar daha kızacağız İsrail’e?
Amerika’yı ne kadar daha yuhalayacağız?
Elçilik binalarına daha ne kadar yumurta atacağız?
Kaç tane daha siyah çelenk bırakacağız kapılarına?
Ne kadar daha taşlayacağız camlarını?
Kaç kere daha yakacağız bayraklarını?
Korkaklar topluluğu bir avuç insanla bir buçuk milyarlık bir İslam âlemi nasıl baş edemez?
Tembeliz dostlar, çok tembeliz!
Bu satırların yazarı ve diğerlerimiz…
Meslek adı kullansam alınacaklar olacak.
Yediden yetmişe, küçükten büyüğe, kadından erkeğe kadar büyük bir tembelliğin içinde yüzüyoruz.
Kullandığımızı sandığımız eşyalar bizi kullanıyor.
Hayatımız ellerimizin arasından kayıp gidiyor.
Çalışmamız gerektiğini anladığımızda çok geç olacak.
Zulme razı değiliz elbet lakin elimizden bir şey gelmemesi kader değil.
Kendimizi değiştirmekten başlamalıyız dünyayı değiştirmeye.